Ey Nâr-ı Rîhim
Ah şems... Sen varken de gözaltındaydı bu aşk, sen yokken de. Her göz nazar ederken sana, ceylan gözlerim yere düşüyordu, ya anlarlarsa diye. Bir kadının bir erkeğe uzaktan uzağa sevdalanması nedir bilir misin? Üstelik gözünün önündeyken, yüreğini gözaltılarından sakınırken.
Çekmek zorunda kalıyorum, çekilmez bilinmezliklerin her birini. Korkum; ne kendimden yana, ne senden. Korkum; aşkım halelliğine leke düşmesin diye. Hep öne düşüyor başım. Sızım var. Sızlayan seve bilir. Sızan. Ruhumda kan, gözlerimde şafak. Seven örselenir. Yıldızların altında üşür zaman. Yalnızı. Yalnızlığın ayazında içilir çaresizliğin ve söz anlaşılmazlığın zehri. Ne zaman yalnızlığımla bir yolculuğa çıksam, geri dönüşümde kendimle karşılaşıyorum. Sen neredesin ben nerede!
Yakama yapışan aşk zehrini nasıl atsam bilmem ki? Nasıl etsem de canımı yakan şu gömleği çıkarsam bedenimden. Kenan ellerinde Yusuf'unu bekleyen yakup'un gözlerini açan bir gömlek yolla bari eyy sevgili! Saçlarının, renginin ve gül yüzünün koktuğu bir gömlek yolla ki, hakikatlerden körelmiş gözlerim yavaş yavaş açılıverir belki bir gün...
Alnıma dokun şems. Aşkın hatrına. Gülüşü çamura düşmüş bir yaralıyım. Bütün acılara dökün, akan sevdaya inat. Dokun ki, karanlıklar çatlasın orta yerinden, damlası düşsün busesiz vedaların. Dalından koparılsın bu korku, dağılsın bu kadının dudağında ki hükümranlık. Sönmeyen kandiller biriksin ellerimde. Yansın en bakir yanıyla sahibini bekleyen aşk.
-AŞKIN GÖZYAŞLARI
Yorumlar
Yorum Gönder